Ziraat Fakültesi
2013-10-31

“Adriyatik'ten Kafkaslar'a 2. Uluslararası Geleneksel Gıdalar



 

 “Adriyatik'ten Kafkaslar'a 2. Uluslararası Geleneksel Gıdalar" Sempozyumu Başarıyla Gerçekleştirildi.

Fakültemiz Gıda Mühendisliği Bölümü Makedonya'nın "St.Climent Ohridski-Bitola" Üniversitesi ile ortaklaşa düzenlediğini "Adriyatik'ten Kafkaslar'a 2. Uluslararası Geleneksel Gıdalar" Sempozyumu Makedonya'nın Struga Şehrinde 24-26 Ekim 2013 tarihleri arasında başarıyla gerçekleştirilmiştir.

Sempozyuma büyük bir ilgi ile takip edilmiş olup; Makedonya, Sırbistan, Arnavutluk, Hırvatistan, Kosova, Slovenya, İtalya, Kazakistan gibi ülkelerin Üniversite ve Araştırma Kuruluşları ile Ülkemizdeki Üniversitelerin Gıda Mühendisliği Bölümlerinin tamamından, Beslenme ve Diyetetik Bölümlerinden, Veteriner Fakültelerinden, Meslek Yüksek Okullarının Gıda Teknolojisi Programlarından akademisyenler ve uzmanlar, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlı Araştırma Enstitülerinden uzmanlar ile Özel Sektörden yönetici ve teknik eleman düzeyinde olmak üzere 600'e yakın katılımcı iştirak etmiştir.

Sempozyum Eş-Başkanı Prof.Dr.Mehmet Demirci, açılış töreninde yaptığı konuşmada "Bugün tüm dünyada geleneksel gıdalara olan ilginin her geçen gün daha fazla arttığını ve geleneksel gıdaların giderek daha büyük ölçeklerde ve gıda kodekslerine uygun olarak daha sağlıklı bir şekilde üretildiklerini, günümüzde sağlıklı beslenme konusundaki bilinçlenme nedeniyle dünya genelinde bilhassa çocukların dengeli beslenmeleri, obeziteden korunmaları ve fast-food tarzı beslenmeden uzak tutulabilmeleri için geleneksel gıdalara daha fazla önem verildiğini belirterek, ikincisi düzenlenen Adriyatik'ten Kafkaslara Geleneksel Gıdalar Sempozyumuna gösterilen ilgiye bakıldığında, yapılan bu uluslararası bilimsel faaliyetin öncelikle bölgesel ve daha genel anlamda da Dünya ülkeleri arasında kültürel işbirliği ve bilgi paylaşımına ne kadar önemli katkıda bulunduğunun açıkça görüldüğünü" ifade etmiştir.

Sempozyum Eş-Başkanı Prof.Dr.Angela Vasileska "Günümüzde Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde ulusal sınırların kalkarak             bir nevi asimilasyonun yaşandığını,  ancak  gıdaların ulusal kimliklerin yaşatılmasında en önemli kaynak olarak kaldığını, uluslararası düzeydeki geniş katılımlı böyle bir toplantının ülkesinde düzenlenmesinden büyük bir onur duyduğunu" belirtmiştir.

Sempozyum onursal başkanı Üniversitemiz Rektörü Prof.Dr.Osman Şimşek konuşmasında; Bu gün burada yaklaşık 500 yıllık bir tarihi beraber paylaştığımız bu toprakların güzel insanlarıyla böyle bir bilimsel toplantı vesilesiyle beraber olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyduğumu özellikle belirtmek istiyorum. “Adiyatik’ten Kafkaslara Geleneksel Gıdalar” temalı ve 2. kez Uluslararası çapta gerçekleştirilen ve büyük ilgi gören bu sempozyumun düzenleyici üniversitelerden biri olan Namık Kemal Üniversitesinin Rektörü olarak büyük onur duyuyorum. 2006 yılında kurulan yeni bir üniversite olmamıza karşın akademik hayatında 31. yılını dolduran ve üniversitemizin de temelini oluşturan Ziraat Fakültemizin Gıda Mühendisliği Bölümü ile St. Kliment Ohridski Üniversitesi Turizm Fakültesinin yoğun çabalarıyla düzenlenen bu uluslararası sempozyumun; her ne kadar odak konusu, bugün bütün Dünya toplumlarında oldukça fazla ilgi çeken geleneksel gıdalar olmasına karşın; bu toplantının başta Türkiye ve Makedonya olmak üzere; diğer ülkelerin bilimsel, sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerine de önemli katkılar sağlayacağına, ve bazı alanlarda önemli bir başlangıç olacağına samimiyetle inanıyorum" ifadelerini kullanmıştır.

Makedonya Cumhuriyeti Devlet Bakanı Sayın Hadi Nezir ise konuşmalarında şunları ifade etmiştir;

Türkçe konuşmak istiyorum. Öz be öz anadilimizi ecdadımızdan daha doğrusu sizlerden emanet aldık. Hiçbir zaman ihanet etmedik. Gördüğünüz gibi hala görevimizin başındayız. Sizlere hoş geldiniz demek istiyorum. Kendinizi Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti devletindeymiş gibi hissetmenizi arz ederim.

Makedonya’yı ilk tanıyan devlet Anavatanımız, kardeş ülke, dost ülke Türkiye Cumhuriyetidir. Bizler için her zaman kalbimizde taht kuran Türkiye Cumhuriyetine ne kadar teşekkür etsek belki de azdır. Bizler Makedonyalı olarak buradaki mücadelemizi sürdürmekteyiz. Biz buradaki varlığımıza, dil ve dinimize sahip çıkmak için gördüğünüz gibi hala görev başındayız. Elbetteki Makedonya bizim vatanımızdır. Burada doğduk, burada büyük, burada mücadelemizi vermekteyiz. Ama canımızdan çok daha fazla sevdiğimiz bir ülke var, o da sizlersiniz, Anavatanımız Türkiye Cumhuriyetidir. Ecdadımız buralarda 550 sene kalmış ve geçmiş. Biz sizler kadar şanslı olamadık. Çok isterdik ki ay yıldızlı bayrağın altında olalım, çocuklarımızı yetiştirelim. Fakat kısmet, bizler burada görevimizi devam ettirdik. Hala gördüğünüz gibi bizler buradayız. Rumeli çocuğu, Rumeli İnsanı her zaman anavatanın yanında yer almıştır. Bizler hem Dumlupınar’da şehit verdik, hem Sarıkamış’ta şehit verdik, hem Çanakkale de şehit verdik. Aynı zamanda anavatanımız Türkiye Cumhuriyetine üç büyük insanımızı vermişizdir. Biri İstiklal Marşının mimarı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’dur. İkincisi şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’dır. Ve üçüncüsü Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bütün Türklerin gözü kulağı Ankara’dadır, İstanbul’dadır, Tekirdağ’dadır, Edirne’dedir, Kars’tadır. Türkiye’deki bakan arkadaşlara, sayın milletvekillerine kürsüye çıkarken, konuşurken her zaman dikkatli olun, bizlere çocuklara kötü örnek olmayın. Her zaman büyük ve güçlü Türkiye olması için dua etmekteyiz. Bizlerin görevi ne kadar büyük ise Sizlerin görevi çok daha büyüktür. Ben Makedonya vatandaşıyım. Makedonya Devlet Bakanıyım. Fakat kalbimiz çoğu defa Anadolu’da atmaktadır. Sizlerle birlikte atıyor. Türkiye’nin en küçük bir zarar görmesi durumunda bizler sizlerden çok daha fazla gözyaşı dökmekteyiz. Şehitler verildiği zaman, afetler döneminde her zaman sizlerin yanınızdayız.

Açılış töreni sonrasında sunulan çağrılı bildirilerde büyük bir ilgiyle izlenmiştir. Bu kapsamda Marmara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof.Dr.Funda Elmacıoğlu "Türk Mutfak Kültürünün Sağlık ve Beslenme Alışkanlıkları Üzerindeki Etkileri" başlıklı çağrılı bildirisinde şu ifadeleri kullanmıştır; Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen Türkler, tarihsel geçmişleri nedeniyle zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. Orta Asya göçebe insanının et ve mayalanmış süt ürünlerini kullanmaları, Mezopotamya’nın tahılları, Akdeniz çevresinin sebze ve meyveleri, Güney Asya’nın baharatı ile birlikte kullanılarak zengin bir Türk yemek kültürünün oluşmasında etkili olmuştur.

Prof.Dr.Ekrem Buğra Ekinci "Atalarımız Ne Yerlerdi?" başlıklı çağrılı bildirisinde özetle şunlardan bahsetti; Osmanlı mutfağı, dünyaca meşhur birkaç mutfaktan biriydi. Bu zengin mutfak, yavaş yavaş fast-food’a yenik düşüyor. Modern hayat, sofralarımızdan çok şeyi alıp götürdü. Mesela şimdi sofraya hoşaf koyan kalmadı. Yoğurda itibar eden yok. Çorba bile artık her öğünde ilk yemek olarak yenmiyor. Çocuklara en sevdikleri yemek sorulunca; yaprak sarma, mantı demiyorlar; patates kızartması, köfte, spagetti diye cevap veriyorlar. Bir tek çay, gücünden bir şey kaybetmeksizin, cemiyetin her kesiminin itibar ettiği bir içecek. An’anevî gıdalar, yine de direnmeye çalışıyor. Gazetelerde, televizyonlarda sıkça boy gösteren tabip ve diyetisyenler ile tanınmış gurmelerin sıkı tavsiyeleri sayesinde yeniden popüler oluyor.Türk mutfağının aslı, Türlerin anavatanı olan Orta Asya’daki hayatlarına dayanıyor. Bu devre ait gıda kültürü, bilhassa en son yerleşik hayata geçen göçebe Türkmenler vasıtasıyla günümüze intikal edebilmiştir.

İtalya'daki Bologna Üniversitesinden katılan Prof.Dr.L.Filippo D'Antuono'da "Geleneksel Gıdalar Gerçekte Nelerdir" başlıklı bildirisinde;  Bir gıda maddesi için "Geleneksel" ifadesi, geniş anlamıyla nesiller boyunca aktarılan gıdalar şeklinde kullanılabilir. Son yıllarda, objektif bir tanım elde etmek için özellikle Avrupa Birliği düzenlemelerinde ve sanayinin bakış açısını yansıtacak açıklamalarda kullanılmak üzere çalışmalar yapılmaktadır. Geleneksel gıda çalışmalarını da içeren Avrupa FP7 BaSeFood projesi yerel gıda sisteminde bu gıdaların fonksiyonlarını ve algılanışını analiz etmektedir. Geleneksel gıdaların bazı özelliklerinin hem genel tanımından hem de özel günlerle bağdaştırılan bazı genel özelliklerinden farklılıkları olduğu tespit edilmiştir. Geleneksel gıdalar genel olarak hali hazırda olan hammaddelerin ve her zaman sahip olunabilinen gıdaların bir kombinasyonudur” ifadelerini kullandı.

Sempozyumda iki gün boyunca; Süt Kaynaklı Geleneksel Gıdalar, Tahıl Kaynaklı Geleneksel Gıdalar, Et Kaynaklı Geleneksel Gıdalar, Sebze-Meyve Kaynaklı Geleneksel Gıdalar, Geleneksel Şekerli/Tatlı Gıdalar, Diğer Geleneksel Gıdalar ve Geleneksel Gıdaların Beslenme ve Sosyolojik Yönü başlıkları altında 63'ü sözlü 570'si poster olmak üzere toplam 633 bildiri sunulmuştur. Bildiri özetleri, bir bildiri kitabı içerisinde toplanarak gelecek nesillere bilimsel nitelikte bir kaynak eser ortaya çıkmıştır.

Sempozyumun genel bir değerlendirilmesinin yapıldığı kapanış oturumunda söz alan konuşmacılar da Sempozyumun büyük bir katılımla son derece başarılı bir şekilde tamamlandığını ifade ederek, gelecek yıllarda da sempozyumun uluslararası niteliğinin mutlaka sürdürülmesini ve kapsadığı coğrafi alana İtalya'nın da dâhil edilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Sempozyuma gösterilen ilgiden, Uluslararası nitelikteki bu etkinliğin öncelikle bölgesel ve daha genel anlamda da Dünya ülkeleri arasında bilimsel ve kültürel işbirliği ile bilgi paylaşımına önemli katkı sağlamıştır.